Madde ve enerji uzay ve zamanı büker.
Basit bir örnekle açıklamak gerekirse; elimizde bir taş var önümüzdeki göle taşı bırakıyoruz gölde dalgalanmalar olur. Dalgalanmaya sebep olan şey isen taşın kendisidir.
Taş uzay ve zamanda dalgalanma oluşturmuştur yani taş uzay ve zamanı bükmüştür. Tam olarak bu olaya kütle çekimi diyoruz. Fakat göle taşı atmasaydık gölün yüzeyi düz kalmaya devam edecekti yani uzay ve zaman madde olmadan düzdür lakin işin içine taş yanı yıldız girene kadar.
Yıldızların, kara deliklerin vs. oldukça büyük kütleleri uzay zaman da çok büyük çöküntüler oluşturmaya yeterli kalıyor.
Oluşan çöküntülerin yanından geçen her şey bu çöküntüye yuvarlanarak kendini çekim gücü ile ahenkle dansa teslim eder. Dünyanın Güneş etrafındaki şöleni bu olaya en büyük örnektir.
Maddelerin hareketi sonucu uzay zaman boyutunda dalgalanmalar olur. Einstein zaten bunu 100 yıl önce söylemişti. Kütle çekim dalgaları göle atılan taştan sonraki dalgalara benzer.
Uzayda ivmelenen kütlelerin kütle çekim dalgaları yayacağını söylüyor görelilik kuramı. Uzaydaki bu dalgalar uzay zamanda değişikliği sebep oluyor fakat bu değişiklik gözle görülecek boyutta değildir. Ancak kara delik yada nötron yıldızları çarpıştığında çok farklı bir biçimde ortaya çıkar. Uzay zaman dokusu adeta kutsal bir dansa kalkar.
1.3 milyar yıl önce, 36 ve 29 Güneş kütlesindeki iki kara delik, 62 güneş kütlesi oluşturmak üzere birleştikleri vakit uzay – zaman delice titremiş. 14 Eylül 2015’te, dalga dedektörleri, 1.3 milyar yıl önce olan kara deliklerin ölüm yeminlerinin sinyalini kaydetmeyi başarmıştır. Ve bu olay 0.2 sürmüştür.
Newton yasalarına göre zaman, mutlak bir büyüklüktü. Uzaydan farklıydı. Einstein da bu farklı sanılan kavramları birleştirerek uzay zamanı kavramını çıkardı.
Newtona göre zaman akışı hiç zaman değişmiyordu. Herkes her şeyi aynı ölçüyordu. Fakat Einstein görelilik adını verdiğimiz olayla bu düşünceyi yıkmayı başardı. Yani Einsteine göre farklı gözlemciler aynı nesneleri farklı ölçebiliyor. Örnekle açıklamak gerekirse; iki farklı gözlemci düşünelim önlerinde uzun bir bina var. Bu gözlemcilerden biri binaya yakınken diğeri binadan daha uzakta. Yakın olan gözlemci binayı onlarca metre görürken uzak olan gözlemci binayı sadece bir kaç santimetre olarak görür.
Aynı cismin farklı gözlemciler tarafından farklı bir şekilde ölçüldüğünü gördük. Peki ya zamanı nasıl ölçeriz ? Saatimiz ile. Zamanı doğru bir şekilde ölçmek için ışığı kullanırız. Çünkü, hızı sabit olan ve hiç bir şekilde değişmeyen bir büyüklüğü gösterir bize. Önceden bahsettiğimiz üzere uzay zaman bükülmesi yeterince kütleye sahip cisimler sayesinde oluyor.
Güneşin dev kütlesi sayesinde uzay zamanı bükmesi gibi. Olayı daha iyi anlamak için iki arkadaşınız tarafından gerdirilmiş bir çarşaf düşünün. Diğer bir arkadaşınız gerdirilen çarşafa bir bowling topu bırakıyor.
Çarşafta bükülme/çökme gerçekleşiyor. Fakat aynı işlemi kağıttan bir top ile yapmaya kalksaydık herhangi bir bükülme olmazdı çünkü bükülmeyi yaratmak için ağır bir kütleye sahip olmak gerekiyor.
Oluşan bu bükülmeye yaklaştıkça zamanın farklı işlemeye başlandığı biliniyor tabi kütlesi çok büyük nesneler için yani bir kara delik. Bu olayı da şu şekilde örneklendirelim; iki tane kardeş var ve bunlar ikiz. ikiz kardeşler 40 yaşına gelince içlerinden biri uzay gemisine bindirilerek bir kara deliğin olay ufkuna yakın çevresinde 10 sene dönüyor.
Dünyada kalan kardeş 50 yaşına varmış oluyor fakat uzaydan dönen kardeş için zaman farklı bir hızla ilerliyordu bundan ötürü 50 yaşından daha az bir yaşa sahip olacaktır. Buda Einstein’in ikizler paradoksudur.
[…] Uzay ve Zaman Bükülmesi tam olarak neyi ifade eder? […]