Dahi efsanesi hakkında epeydir düşünüyordum. Yani belli bilim dallarında başarılı olmak için, doğuştan gelen ve öğrenilemeyen özel bir yeteneğiniz veya dahi olmak gerektiği görüşü beynimi tırmalıyordu.
Geçen yıl Science dergisindeki bir çalışma, pratisyenlerinin dahi efsanesinin müşterisi olan alanlarda, mesela matematikte, sıkı çalışmanın öneminin belirtildiği alanlardan daha az kadın oranı bulmuştu.
Math Blogs’ta Amerikan Matematik Topluluğu’nun Blog’u için matematik ve dahi efsanesi hakkında yazmıştım. Orada dediğim gibi, desteklediğim şekilde bugün önde gelen matematikçiler geçmişteki bazı matematikçilerden farklı olarak doğuştan gelen bir yeteneğin aksine sıkı çalışmanın önemi ve matematiği sevmenin üzerinde duruyor gibi görünüyor. Fakat dahi efsanesi ve buna bağlı matematiksel ilerlemenin çoğunlukla soyutlanmış biçimde çalışan yalnız dahiler yüzünden olması fikri hâlâ yaygın.
Eğer başarılı matematikçiler dahi efsanesi ile mücadele etmeyi sürdürüyorsa, bu neden devam ediyor? “Medya” ve onun matematikçileri tanımlama şekli çekici bir günah keçisi.
“Akıl Oyunları” ve “Can Dostum” gibi filmler ve Yitang Zhang’ın magazin profilleri, “matematik insanlarının” siz ve benden nasıl farklı olduğunu gösteriyor. Bir taraftan yalnız dahilerin matematikte gerçek ilerleme kaydettiği ve bu matematikçilerin öğrenilemeyen özel yetenekleri olduğu fikrine ön ayak olan böyle öyküler, toplumsal erdemlerimiz hakkındaki basmakalıpların hiçbirini söylemiyor.
Diğer taraftan, filmler ve haber makaleleri, olağan dışı insanlar ve durumlar ile ilgili olmaya yatkın; John Nash hakkındaki bir filmi izliyoruz çünkü kendisi çok farklı. Başarılı bir araştırma mesleği lan fakat aynı zamanda ailesine bağlı kalan sıcak, dostça bir meslektaş hakkında bir film izlemeyi isterdim, fakat bu muhtemelen çok etkili bir Hollywood filmi olmaz.
Bu yüzden hâlâ bir matematikçinin “bir ilham yıldırımı ile ızdıraplı dehasının” tasviriyle hayal kırıklığı yaşıyor ve bunalıyorken, basını bunu kullanmayı seçmesi için suçlamalı mıyız bilmiyorum. Bence daha büyük sorun, John Nashes ve Yitang Zhangs’ın dünyada matematik yapması gereken tek insanlar olması fikridir.
Serena Williams sana veya bana benzemez (Eğer Serena’yı okumuyorsanız, bu durumda *baygınlık geçirir*.) 14 yaşında profesyonel oldu ve olağanüstü atletizm ile azmin bir birleşimi sayesinde, geçmiş 13 yıl boyunca zaman zaman kadınlarda dünyanın bir numaralı tenis oyuncusu seçildi. Çoğu rakibinden hem daha hızlı hem daha güçlüydü ve ölümcül derecede isabete sahipti.
Genç bir tenis oyuncusunun büyüyünce Serena kadar başarılı olma ihtimali çok küçüktür, fakat insanların Serena veya LeBron James veya izlemek için yılda milyarlarca dolar ödediğimiz komik derecede yetenekli sporculardan herhangi biri hakkındaki makalelerin çocukları spor oynamaktan veya sporcu olmaktan vazgeçireceğinden endişelendiğini düşünmüyorum.
Kıyaslama mükemmel değildir, fakat matematiğin spora benzediği taraflar hakkında düşünmek ilginçtir. Gerçekte, profesyonel bir sporcu yerine bir matematikçi olmanız daha muhtemeldir, öyleyse Serena Williams’ın insanları John Nash’tan daha çok caydırması gerekir. Fakat biz sporu sadece para kazanma yolu olarak düşünmüyoruz; spor dâhileri olsak da, sadece arkadaşlarımız ile futbol oynamanın tadını çıkarsak da bunun yaşamlarımızı zenginleştirdiğini kabul ediyoruz. Dahi olsak da olmasak da matematiği hayatlarımızı zenginleştiren bir etkinlik olarak gördüğümüz noktaya ulaşabilir miyiz?
Eğer oraya ulaşabilirsek, aynı zamanda matematik çalıştığımız zaman, serbest atış veya vuruşları çalışacak olduğumuz gibi, onda daha iyi olacağız. Bunların herhangi birinin nasıl yapılacağını bilerek doğmuyoruz, fakat spor alıştırması yapmaya devam ettiğimiz zaman gelişeceğimizi biliyoruz. Hepimiz uzman sporcu seviyesine gelmeyeceğiz ve hepimiz uzman matematikçi olup çıkmayacağız, fakat amaç her zaman bu değildir.
Matematikte başarıya ulaşmanın ana basamakları olarak insanları, konunun zevkine ve çalışmaya dair kendi istekliliklerini görmeleri için destekleyebiliriz-doğuştan gelen yeteneklerini değil.
Serena’nın rakiplerine egemen olmasını izleyebiliriz ve Zhang’ın asal sayılar arasındaki sınırlı boşluklara sıra dışı yolculuğu hakkında okuyabiliriz, fakat yine de onlar gibi olmadan tenis ve matematiğin tadını çıkarabiliriz.