Jump to content

Ekonomi, parayla ilgili ya da değil, bireyler arası değişim işlemlerinin incelenmesidir.

Sınırlı üretim faktörlerinin çeşitli mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılmak üzere nasıl seçileceğinin ve üretilen malların tüketim amacıyla toplumun bireyleri arasındaki dağıtımın incelenmesini içerir.
Kökeni Yunanca ‘oikia’ (ev) ve ‘nomos’ kural kelimelerinden gelmektedir. Ekonomi yerine Türkçe’de Arapça’dan türeyen İktisat kelimesi de kullanılmaktadır. Tanımıyla ilgili kesinlik olmamakla birlikte, belli başlıklar altında incelenmesi söz konusu olmuştur.
 
Halkın günlük faaliyetlerini, gelir kazanmasını ve yaşamını sürdürmesi üzerine yoğunlaşmasından tutun da,
servetin kontrolü ve toplumların nasıl geliştiğini ve medeniyetin nasıl oluştuğunu sorgulamasıyla da nitelik kazanmaktadır.
 
Gelin ekonominin dünya üzerindeki etkin rolüyle ilgili bir maceraya çıkalım.
Bugünkü ekonominin temellerinin 16. yy’dan itibaren atıldığı ifade edilse de,insanoğlunun uygarlık yaşamı içerisinde ekonomiyle tanışması M.Ö. 8000’li yıllara uzanmaktadır. Avcı ve toplayıcı bir toplum yaşantısından yerleşik hayata geçen insanlar Tarım Devrimi gerçekleştirerek yeni bir düzen oluşturmuştur.
 
Bu geçişle birlikte, ilkel kavim yaşantısı da dahil olmak üzere, temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çeşitli mübadele sistemleri denemiştir.Kavim yaşantısı içerisinde malların mallarla takas edildiği bugün bizim Trampa Ekonomisi olarak bildiğimiz ihtiyaç karşılama sistemine adapte olmuştur. M. Ö. 3000’li yıllara gelindiğinde uygarlık ve zeka gelişimine bağlı olarak kavramların giderek sorgulandığı ve Trampa Ekonomisi dışında bir sisteme geçişin öngörülmeye başlandığı görülmektedir.
 
Takas ekonomisinin en büyük zorluğu, malların değiş tokuşunda meydana gelmesi muhtemel değer eşitsizliği
ve böylelikle her zaman başvurulabilir bir sistem olmaktan çıkmasıdır. Bu çağlarda koyun, sığır, pirinç, çay gibi malların yanında, ortası delik taşlar, deniz hayvanlarının kabuklarından oluşan kolyeler, hayvan postları ve boynuzları gibi ilkel kabile yaşantısı içinde en fazla değer verilen nesnelerin para gibi kullanıldığı bilinmektedir.
 
Buradan M.Ö. 3000’li yıllarda İnsanoğlu için en çok önem taşıyan kavramların, ihtiyaç, fayda, değer ve fiyat anlamı taşıdığı söylenebilir. Para yerine kullanılan, diğer adıyla değişim aracı olarak kullanılan malların değerlerinde zaman içerisinde değişim olması, mesela bozulmaları ve bu aracı mallara olan gerekliliğin zamanla ortadan kalkması, taşınmasındaki güçlükler başka bir değişim aracının doğmasını artık zorunlu kılmıştır.
Özellikle birtakım tarımsal ürünleri para yerine kullanmak, değerini ve miktarını kontrol altından tutmak kavimler arası ticarette geçerlilik anlamında pek çok sorunu beraberinde taşımaktaydı.
 
Bu sebeple milattan önce 2000'li yıllardan itibaren altın ve gümüş karışımından elde edilen Elektrumdan yapılma paraların işlem gördüğü bir mübadele sistemi, devrimsel bir değişikliğin başlangıcı olarak nitelendirilebilir. M.Ö. 2000’li yılların öncesinden beri, tarih sahnesinde görülmeye başlanan ve söz konusu dönemde de varlıklarını  sürdüren Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Yunan medeniyetleri gibi ilkçağ ekonomileri olarak isimlendirilen uygarlıklarda iktisadi, siyasi, toplumsal vb. hayata dair önemli gelişmelerin zaten kaydedildiği söylenebilir.
 
Yazı bu medeniyetler tarafından bulunmuş, ilk siyasi örgütlenmeler oluşturularak şehir devletlerine geçilmiş, tıp, astronomi vb. alanlarda ilerlemeler kaydedilmiştir. Eski Mısır’da depolara emanet bırakılan tahıl karşılığında verilen makbuzların, temsili para gibi kullanıldığı bilinmektedir. Yine aynı dönemlerde Hindistan’da bugünkü gerçek anlamıyla temsili paranın kullanıldığı ileri süren iktisat tarihçileri olmuştur.
 
Eskİ Mezopotamya uygarlıklarından örneğin Hammurabi kanunlarının,iktisadi ilişkilerle ilgili kuralları ciddi bir anlayış ve ileri görüşlülükle kapsadığı ortadadır. Eski Çin, Orta Asya, Afrika ve Akdeniz uygarlıklarında da iktisadi kapsamı ağır basan uygulamalar görülmektedir. M.Ö. 7. YY’da Lidyalıların ilk parayı bulmasıyla trampa ekonomisi ortadan kalkmış, iktisadi hayat canlanmaya, bölgeler arası ticaret daha kolay ve gelişmiş bir hal almaya başlamıştır.
 
Ortaçağ’da fikir hareketlerine daha çok din adamları (ruhban sınıfı) hakim olmuştur.
Bu çağda feodal yaşamın geçerli olduğu köy ekonomisi 11. yüzyıldan itibaren şehir hayatına dönüşmeye ve böylece pazarlar kurulmaya başlamış, fakat bu kolay olmamış, zenginleşmeye karşı din adamlarının müdahalesiyle karşılaşılmıştır. Dolayısıyla dünya ekonomisinin tarihsel gelişimi açısından, küresel rekabet kavramının tam anlamıyla kendini göstermesi 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlamış ve ekonomi bilimi somut bir biçimde şekillenmeye başlamıştır.
 
Günümüzde geçerliliğini sürdüren Kapitalist sistemle konuya devam etmek yerinde olacaktır. Kapitalist sistem, sahip olduğu enstitüleri ile geçirdiği ve geçirmekte olduğu süreçleri ile canlılığını ayakta tutmaktadır. İnsanlığa katkısı ile birlikte insanlar üzerinde tüm ekonomik sistemlerde olduğu gibi psikolojik ve toplumsal etkileri olan bir ekonomik sistemdir.
 
Değişim ve dönüşüme çok çabuk adapte olabilen bir üretim organizasyonudur. En genel anlamıyla, bireylerin tek tek yada gruplar halinde, toprak ve genel olarak üretken kaynakların özel mülkiyetlerine sahip oldukları ve diledikleri gibi kullanabildikleri bir ekonomik örgütlenmedir.
 
Burada sermaye sahipleri sermayeleri hakkında sınırsız kullanım hakkına sahiptir, ve herhangi bir müdahaleye açık değildir. Üretim yapan işletmelerde üretim amacı, işçilerin, sermaye sahibinin yada tüketicilerin gereksinimlerini karşılamak değil, tamamen geniş pazar ve kar elde etmek içindir.
 
Üretim aslen başkalarının ihtiyacını karşılamak için yapılan bir etkinliktir. Oluşturulan bu hedefe ulaşmak için sistem kendi temel kurumlarını belirlemiş ve tayin etmiştir. Kurumların tamamı birbirine bağlı ve tam işlerlik konularında birbirlerine sorumlulukları vardır.Dışarıdan gelen saldırılardan en fazla etkilenen ve tüketiciyi en fazla etkileyen kurumların ilk başında fiyat mekanizması gelmektedir.
 
Bir malın ne kadar üretileceği, eldeki üretim faktörlerinin hangi alanlarda kullanıldığı, yatırımların neye göre yapılacağı vb. gibi kararların tamamı fiyatların verdiği bilgiler etrafında yapılır. Müdahalelere maruz kalmayacak şekilde oluşan fiyatlar karar alma aşamasının odak noktasıdır. Fiyat işlerliğinin sağlıklı bir biçimde devam etmesi için ve arzu edilen seviyelerde seyretmesini sağlamak için rekabet kavramına ciddi ihtiyaç duyulmaktadır.
Rekabeti karşılıklı olarak ekonomik mücadele olarak anlatabiliriz.
 
Özellikleri bakımından birbirine yakın olan ürünlerin satıcıları, alım yapacak insanları kapabilmek için, ve alıcılar da ihtiyaçları olan ürünleri kapabilmek için süreklilik arz eden bir kavga içindedirler. Sistemin bir diğer unsurları olan işçiler iş bulmak için, işveren çalışan bulmak için, yatırımcı uygun kredi ve pazara erişmek için bir rekabet içindedirler. Rekabet önceden değindiğimiz gibi, malların normal bir fiyatlandırmaya tabi olmasını sağlar.
Adam Smith’in değer teorisinde üretim maliyetine eşit olan bir doğal fiyattan ve bunun karşısında olan piyasa fiyatından bahseder. 
 
Ayrıca rekabet, kaynakların en karlı şekilde kullanılmasında, yeni buluşların ortaya çıkmasına, yeni tekniklerin icat edilmesine ve ekonomik başarı oranlarının artmasına sebep olur. İnsan hayatını en çok etkileyen unsurların başında ekonomi gelir. tüm ekonomik sistemlerde asıl amaç insanı maksimum faydaya ulaştırmaktadır.
 
Kapitalist sistemde “maksimum faydaya ulaşan insan, bu faydanın verdiği haz ve sağladığı imkanlar ile mutlu bir hayat sürecektir” tezi hakimdir. Tartışmalı olması bir yana kapitalist sistem tam da bu hedefe ulaşmak için ortaya çıkmış, değişim ve dönüşüm geçirmiştir. Değişim yaşamasının en büyük sebebi, bahsedilen bu hedeflere ulaşmaya çalışırken ortaya çıkan toplumsal sorunlardır. Kapitalist sistemin sebep olduğu sanayi devrimi beraberinde toplumsal ve ekonomik birçok sorun getirmiştir. Dün, Sanayi, Yarın bölümümüzde Sanayi’nin geçmişi, geçirdiği ve geçireceği büyük dönüşümlerden bahsetmiştik. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz.
Sanayi kentlerine doğru oluşan göç hareketlilikleri inşaat sanayisinin sanayileşme hızının gerisinde kalması gibi nedenlerle kentlerde kalabalık gecekondulaşmalar ve beraberinde ciddi gelir uçurumları oluşmuştur.
Bu durum sosyolojik ve psikolojik başta olmak üzere çeşitli hastalık oranlarında büyük artışlara sebep olmuştur.
Sanayileşmenin hayat standardını arttırdığını düşünebilirsiniz fakat büyük insan grupları üzerinde hayat kalitesinde gerileme meydana gelmiş ve mutsuzluk ve memnuniyetsizlik doğurmuştur.
 
Kapitalist sistem bugüne kadar en çok tartışılan ekonomik sistemlerin başında gelmektedir.
Bu tartışmalar genellikle, 1. Dünya savaşından ve 1929 yılında yaşanan büyük buhrandan sonra hız kazanmıştır. Hala kapitalismin geleceği üzerine tartışmalar yapılıyor. Fakat; sistemin değişimi üzerine yapılması gereken tartışmaların yerine, eksikliklerinin nasıl giderileceği ve daha faydalı olması için nelere ihtiyaç duyduğu tartışılmalıdır.
 
Kapitalist sistem kar için vardır. Kar olmadan sermaye birikiminin, emek piyasasının, işletmelere sahip olmanın aslında hiçbir önemi yoktur. Sistem kurumları ile beraber en fazla karı amaçlamaktadır. Dünya yepyeni fikirler ve düşünceler üretirken bakalım kapitalist sistem ekonominin kalbi olmaya devam edebilecek mi ?
 
Bilimle kalın.
 Share


Kullanıcı Geri Dönüşleri


Henüz yorum yapılmamış



Sohbete sen de katıl

Dilersen hemen kayıt olabilir ya da hemen bilgilerini girip yorum yapabilirsin Eğer bir hesabın varsa giriş yaparak üyeliğinle yorumlayabilirsin
Dikkat: Gönderiniz önce moderatör onayına düşecektir. Bu aşamayı geçmek için üye girişi yapınız.

Misafir
video hakkında yorum yaz

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Biçimlendirmeyi Temizle

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Hakkımızda

Sitemiz bir "Günlük" olarak derleme yayın, yorum, diyalog ve yazılara vermektedir. Güncel bilim haberleri ve gelişmelere ek olarak özellikle sosyal medyada gözden kaçan, değerli gördüğümüz tüm içeriğe kaynak ve atıflar dahilinde sitemizde yer vermekteyiz. Bu sitede verilen bilgilerin kullanım sorumluluğu tümüyle kullanıcıya aittir. Sayfalarımızda yer alan her türlü bilgi, görsel ve doküman sadece bilgilendirmek amacıyla verilmiştir.

Bilim Günlüğü internet sitesi 5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermektedir. İçerikler, ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Yer Sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir.

Yer Sağladığı içeriğin 5651 Sayılı Kanun’un 8 ila 9. maddelerine aykırı şekilde; kişilik haklarınızı ihlal ettiğini ya da hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız buradan iletişime geçerek bildirebilirsiniz. 

Bildirimleriniz dikkatle ve özenle incelenmekte olup kişilik haklarınızın ihlali ya da hukuka aykırılığın tespiti halinde mevzuat kapsamında en kısa sürede işlem yaparak bilgi vereceğiz.

×
×
  • Yeni Oluştur...