Genel Araştırma
'ulus devletleri' etiketi için arama sonuçları.
Araştırmada 1 sonuç bulundu
-
Oswald Spengler (1880-1936) çağının ve toplumunun bunalımından etkilenmiş bir lise öğretmeniydi. 1911 yılında yazmaya başladığı Der Untergang des Abendlandes*adlı yapıtında insanlık tarihine bir başka açıdan bakmayı denedi. O'na göre, bütün nedensellik kavranılan yalnızca doğa olarak dünyaya uygulanabilir. Toplum olarak, tarih olarak doğaya, demek ki insanlık tarihine uygulandıklarında, bu, katıksız bir küfür olur. Tarihin gerisinde onu oluşturan bilmediğimiz bir mistik enerji, kozmik bir güç vardır. Tarih onun çizdiği mutlak ve değişmez bir yazgıya göre devinir.Tarihe bir bilim adamı gibi mantıkla yaklaşmak yerine, ozanca bir sezgi ile yaklaşırsanız bu yazgıyı kavrayabilirsiniz. Spengler tarihin yazgısını kavradığı savındadır. Buna göre, tarihin birimi kültürler, daha çok da yüksek kültürlerdir; dünya tarihi de onların yaşam öyküleridir. Bu organizmaların da öteki organizmalar gibi belli ömürleri ve gençlik, yaşlılık gibi dönemleri vardır. Doğarlar, gelişirler, içlerinde taşıdıkları tüm gizil-güçleri, olanakları ortaya koyduktan sonra, yaşama tutkusunu yitirip, yerlerini yeni büyük kültürlere bırakmak üzere yok olurlar. Böylece yeryüzünden Babil, Hint, Çin, Yunan, Arap ve Meksika olmak üzere altı kültür gelip geçmiştir; yedincisi olan Batı kültürü de öteki kültürler gibi 1050 yıllık ömrünü 2200 yıllarına doğru tamamlayıp yok olacaktır. Her kültürün gençlik ve yaşlılık, yükseliş ve çöküş dönemleri vardır. Spengler'in hesabına göre Batı kültürü, çöküş döneminin de sonlarına gelmiştir.Spengler'in bu karamsar kehâneti, burjuva ve onu izleyen sosyalist çöküş dönemlerinden geçerek yok olacak olan Batı kültürünün yerine, onun yaktığı bazı umut ışıklarına dayanılarak, bin yıllık yeni bir kültürün, Prusya kültürünün III. Reich ırkçı imparatorluğu ile doğmakta olduğu yolunda umutlar uyandırmıştı. Spengler'in 1911'de başlayıp, 1914'de bitirip, savaş yüzünden bastıramayıp, 1917'de gözden geçirip 1918'de bastırabildiği yapıtı Batının Çöküşü, bir yıl içinde doksan binden fazla satmıştır. Kendisi bir tutucu ve Prusya idealinin hayranı olmakla birlikte, Hitler'i ve Nazileri vulgar türediler olarak görmüş, faşizm ile demokrasiyi eşit derecede kınamıştır. Ama en nefret ettiği, kitle cahilliğinin ve demagojik despotluğun en yüksek görünümü olarak gördüğü Sovyet komünizmi idi. Bu nedenle olacak, düşünceleri, sevmediği Nazilerce kapışılacaktır. Ayrıca Spengler'in bu yapıtında Nazilere ümit veren görüşler de vardır. Spengler'e göre kültürlerin, 1. kültür öncesi aşama, 2. kültürün ilk dönemi, 3. kültürün son dönemi (uygarlık dönemi) olarak üç aşaması vardır. Kültür öncesi aşamada insan etobur göçebe bir hayvandır. Tarımın ortaya çıkmasıyla insan köylü olur. Köylü doğada, Spengler'in "ön ruh" dediği ruhu keşfeder. Bu kültür öncesi aşamada, siyaset, sınıflar, devlet yoktur. Yalnızca birbirlerine kan bağı ile bağlı göçebe ve tarımcı kabileler vardır. Bu köylü toplulukları okyanusu içinden birinin (genlerin mutasyonu gibi) nedenini bilemeyeceğimiz bir değişiklik geçirip, ondaki ön ruhtan, büyük bir ruhun uyanmasıyla, kültür doğar. Sümer'in ve Mısır'ın birdenbire yükselişleri böyle olmuştur. Kültürün ilk dönemi onun en yaratıcı evresidir. Bu dönemin birinci aşaması feodalizmdir. Feodalizmde kabileler bir folk (halk) olarak örgütlenmeye başlar, ikinci aşaması feodal ekonomide ve feodal değerlerde görülen bir bunalımla başlar; aristokratik bir devlet biçiminde örgütlenmiş "ulus"un doğmasıyla gerçekleşir. Yüksek kültürün ilk döneminde önderlik ırka dayalı bir yaratıcı azınlığın elindedir. Kültürün, Spengler'in uygarlık dönemi dediği son evresinde, devlet, ulusal hükümet iyice gelişirler. Burjuvazi doğar ve büyür. Onunla birlikte para, toprak mülkiyetinin ve aristokrat değerlerin üzerinde zafer kazanır. Kan bağlan önemini yitirir; halk, kitlelere dönüşür. Büyük kentler, makineler kaplar ortalığı. Bu dönemde, devrimler ve anarşi ortamında Sezarizmin yeni yetmelerinin tiranca diktatörlüklerini görürüz. Bu aşamada, kuvvet politikası, burjuvazi ve para politikası üzerinde zafer kazanır. Çağında, Almanya'da bu dönem yaşanmakta, bu nedenle dünyanın efendisi olan Nordik ırk, makinenin kölesi olmaktadır.Anlaşılan Nordik ırkın insanı, doğası gereği köylü savaşçı olacakken işçi olmaktaymış. Spengler'e göre, yüksek kültürün doğuş nedeni, coğrafya, ırk vb. değildir. Tersine bir halkın içindeki sınıflardan ve ırklardan tarihi yaratan kültürdür. Bununla birlikte Spengler yapıtında genç Nordik ırkın üstünlüğü üzerinde güzel varsayımlarda bulunmuştu. Yaşamı bir savaş olarak görmüş, savaş ve fetih içgüdülerine uyan ırkların üstün ve fazla yaşayan ırklar olduğunu söylemişti. Sağlıklı bir ırkın belirtisinin, ailelerin çok çocuk edinmesi olduğu görüşünü öne sürmüştü. Genişleyen bir nüfus ulusal görkemin temeli idi ve Nordik ırkın kollektif ölmezliği özleminin özetiydi. Uygarlığın tıp vb. önlemleri, doğal ayıklanmayı engelleyerek ırkın gücünü zayıflatıyordu. Oysa barbarlık bir ırkın gücünün ölçüsüydü. Kültür, Spengler'e göre, kentin yapay ürünlerinin değil, ırksal deneyimin yavaş yavaş gelişmesinin birikimiydi. Spengler'in en korktuğu şey, ya da okuyucularını en çok korkuttuğu şey, dünya devrimleriydi; beyaz ve renkli dünya devrimleri. Beyaz dünya devrimi dediği şey, kitlelerin yükselişinde ve Marksizmde dile getirilen sınıf savaşıydı. Renkli devrim ise ırkların savaşıydı. Ancak Spengler renkli ırk kavramının kapsamını genişleterek, zenciler yanı sıra içine Moğollar'ı, İslâm ulusları, Hindistan halklarını ve Ruslar'ı da aldı. Renkli dünya devrimi Jakobenlerin Haiti zencilerini insan hakları için savaşıma çağırmalarıyla başlamıştı. Dünya Savaşı'ndan sonra, renklilerin, Avrupa'da beyazın beyazla savaşını fırsat bilip, Avrupa topraklarına yürümeleriyle, doruğuna ulaşmıştı. Aslında savaşı yitiren Almanya değil beyaz ırktı. Bir de beyaz devrim (sınıf savaşı) ile renkli devrim (ırk savaşı) birleşirlerse, işte o zaman beyaz uygarlığının tüm değerlerinin sonu gelmiş demekti. Böyle bir yıkımı ancak Nordik ırkın canlılığının en iyi temsilcilerinin savaşçı direnişleri önleyebilirdi. Bu role en uygun ulus ise, elbette Almanlar idi. Tarih Almanlar'ı 1500 yıldan beri bilinçli bir biçimde büyük savaşlarda ve denizaşırı serüvenlerde kullanmıştı. Böylece kanının saflığının ve enerjisinin korunmasını sağlamış, Almanya'yı bu göreve hazırlamıştı. Görüldüğü gibi Spengler, Naziler'e birçok malzeme verirken, renkli ırk kavramını, sömürge halklarını ve Sovyet düzenini benimsemiş halkları içerecek kadar genişletirken, beyaz ırkı Avrupa ya da Batı halklarıyla özdeşleştirmiştir. Beyaz ırkın koruyuculuğu görevini. Nordik öğeyi temsil eden Alman ulusuna layık görerek, tüm sınıflarıyla Alman ulusunu üstün ırk kavramının içine sokarak, ırkçı düşünüşün emekçi sınıflara yayılmasının formülünü ve bunun korkutucu ve sevindirici yönleriyle büyüsünü de armağan etmiş oluyordu. Genbilim arşivinden | kaynak
-
- oswald spengler
- spengler teorisi
- ve 1 etiket)