Literatürde ‘’Böcek Yiyen Bitkiler’’ ya da ‘’Böcek Kapan Bitkiler’’ gibi isimlerle de anılan etobur yani karnivor bitkiler bilimsel olarak ilk defa Charles Darwin tarafından araştırılmıştır.
Darwin yaptığı çalışmalarla karnivorluğun besin bakımından fakir topraklara karşı geliştirilmiş bir adaptasyon olduğu fikrini ortaya atmıştır. Darwin’in deneyleri yakalanan avın karnivor bitkiler için azot kaynağı olarak önemini ortaya koymuştur. Bu deneyler 20. yüzyılda karnivor bitkilerde av ve besin alımı arasındaki ilişki ile ilgili çalışmaların başlangıcı ve temeli olmuştur.
Bitkiler genellikle fotosentetik ototroflardır, sadece güneş ışığı, su, CO2 ve bazı minerallerle kendi besinlerini üretirler. Bitki yapılarının ve fonksiyonlarının çoğu çevresel kaynakların düşük konsantrasyonlarına tepki olarak gelişir. Hayvanların normalde yaptığı gibi diğer canlıları azot, fosfor, aminoasit ve bazı minerallerin kaynağı olarak kullanan bitkiler Karnivor Bitkiler olarak adlandırılmaktadırlar.
Bitkilerin de insanlar, hayvanlar ve diğer canlılar gibi sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için dengeli beslenmeleri gerekir.
Bitkiler dengeli beslenebilmek için, bulundukları ortamdaki besin maddelerini ihtiyaçları ölçüsünde almak zorundadırlar. Her bitkinin azot, fosfor, potasyum, demir, bakır, çinko, mangan, klor, molibden ve bor gibi besin elementlerine olan ihtiyacı bir diğerinden farklılıklar gösterir. Bir bitkinin karnivor olarak nitelendirilebilmesi için bazı özellikleri taşıması gerekmektedir. Bu özellikler;
1. Avı çekmek ve yakalamak
2. Avdan besin elde etmek
3. Elde edilen besinleri kendi gelişimi ve yaşamı için kullanmak şeklinde sıralanabilir.
Peki bu bitkiler neden et ile beslenmeyi tercih etmişlerdir? Yeryüzündeki her bitki türü özel bir ekolojik ortamda evrimsel sürecini tamamlayarak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Bitkiler bu süreç içinde besin maddelerini temin edebilmek için birbirinden farklı beslenme yollarını tercih etmişlerdir. Etobur bitkiler de azot, fosfor, potasyum gibi ihtiyaçlarının toprak dışından temin etmek üzere farklılaşmıştır. Bu bitkiler temel mineralleri böcekleri, örümcekleri, kabuklu hayvanları, akarları ve bir hücreli hayvanları avlayarak sağlarlar.
Karnivor bitkiler böcekler ve diğer küçük hayvanlardan oluşan avlarını çekmek için değişik adaptasyonlar geliştirmişlerdir.
Tuzağın yapısındaki nektar, renk ve koku avı tuzağa doğru çeker. İbrikli bitkilerde böcekler parlak, çiçek benzeri renkleri ve ayrıca bal özü, çürümüş et, mantar kokuları ve şeker bakımından zengin salgılar ile ibrik şeklindeki tuzaklara çekilmektedir. Tuzak içine giren av eğer tuzak ibrik şeklinde ise dipteki sıvı içinde boğularak, yapışkan yaprakta ise sıkıştırılarak öldürülür. Bunun dışında ölüm sindirilme işlemi sırasında gerçekleşir. Karnivor bitkilerin avlarını sindirmek için enzimlere ihtiyaçları vardır.
Enzim salgılanması ise ancak gerekli minerali veya besini içeren av yakalandığında gerçekleşir. Karnivor bitkilerin çoğu enzimlerini kendisi üretirken bazıları yakaladıkları avın çürümesini bekler ve ayrışan maddeleri absorbe eder. Bazıları ise sindirim işleminde hem kendi enzimlerini hem de simbiyotik ilişkide bulundukları bakterilerin enzimlerini kullanır.